SİGORTA TAHKİMİNİN ADİL YARGILANMA HAKKI BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ
Av. İlhan Ali AYTAÇ
5/20/202422 min oku
GİRİŞ
Klasik anlamda mahkemelere alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına rağbet günden güne artmaktadır. Tahkim bu yolların başında gelmektedir. Gerçekten de hukuk mahkemelerinin yargılamaları çok uzun sürmekte, ön inceleme duruşmasının yapılması dahi yedi-sekiz ayı bulabilmektedir. Tahkim sözleşmeleri hem bu sürelerden kaçınmak ve öngörülebilirliği sağlamak adına özellikle milletlerarası ticaretin tarafları bakımında uzun yıllardır yaygın biçimde yapılmaktadır. Yine bunun ulusal hukukta bir görünümü olarak usul kanunumuzda yapılan düzenleme ile tacirler ve kamu tüzel kişileri bakımından tahkim sözleşmesi düzenlenmiştir. Tarafların uygulanacak hukuku ve hakemi seçtikleri bu türden tahkim (ad hoc) bu çalışmanın konusu dışında bırakılmıştır. Çalışmamızda kurumsal tahkim kavramına yer verilecek ardından Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yorumu dikkate alınarak zorunlu ve ihtiyari kurumsal tahkim ayrımının adil yargılanma hakkı bakımından önemine dikkat çekilmeye çalışılacaktır. Son olarak Sigorta Tahkim Komisyonu bakımından yüksek mahkemelerin bu yorumu değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kurumsal Tahkim, Zorunlu Tahkim, İhtiyari Tahkim, Adil Yargılanma
Hakkı, Tarafsız ve Bağımsız Mahkemede Yargılanma Hakkı, Etkili Başvuru Yolu, Sigorta Tahkim Komisyonu.
BİRİNCİ BÖLÜM
KURUMSAL TAHKİM
1.1. Kurumsal Tahkim Kavramı
Tahkimin zorunlu tahkim, ihtiyari tahkim, ad hoc tahkim, kurumsal tahkim, milli ve milletlerarası tahkim şeklinde türleri vardır. Hukukumuzda tahkime ilişkin çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Yukarıda bahsedildiği HMK 407-444. Maddelerinde düzenlenen ad-hoc tahkim ve milletlerarası tahkim bu çalışmanın konusu dışında bırakılmıştır. Ancak kurumsal tahkimi anlatabilmek için ad hoc tahkimin ne anlama geldiğini ifade etmek gerekecektir. Ad hoc Latince “ bir defalık” , “geçici” , “bu amaç için “ anlamına gelen bir deyimdir.[1]
Bu tür tahkimde sözleşme ile tahkim kararlaştırılır ancak herhangi bir tahkim merkezinden söz edilmez. Hakemlerin taraflar tarafından söz konusu uyuşmazlığa mahsus olmak üzere seçilmesi söz konusudur. Yine kurumsal bir yapıdan bahsedilmediği için tebligat gibi usul işlemlerin yapıldığı bir sekreterya da söz konusu değildir. [2]
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın tahkim komisyonu, tahkim merkezi, tahkim heyeti gibi isimlendirilen kurumsal yapılar bünyesinde karara bağlanması ile neticelenen bir tahkim yargılaması söz konusu ise kurumsal tahkimden bahsederiz. Kurumsal Tahkim taraflar arasında sözleşme ile kararlaştırılan ihtiyari kurumsal tahkim olabileceği gibi kanundan kaynaklanan zorunlu kurumsal tahkim de olabilmektedir. Çeşitli ülkelerde kurumsal tahkim hizmeti veren pek çok sayıda merkez vardır. ICC , ICSID, CAS bu merkezlerden bazılarına örnek olarak verilebilir.
.
1.2. Zorunlu Kurumsal Tahkim
Tarafların uyuşmazlık halinde başvuracakları tahkim merkezinin ve aynı zamanda başkaca bir yargılama yoluna başvuramayacaklarının kanunla belirlenmesi halinde zorunlu kurumsal tahkimden bahsederiz. Bu uyuşmazlık türü bakımından adli yargı yolu kapalıdır.
Ülkemizde zorunlu kurumsal tahkim bakımından karşımıza Türkiye Futbol Federasyonu Spor Tahkim Kurulu ve Tüketici Hakem Heyetleri çıkmaktadır.
1.3. İhtiyari Kurumsal Tahkim
İhtiyari kurumsal tahkimde tarafların sözleşme ile başkaca yargı yollarına başvuru imkanlarından vazgeçerek söz konusu tahkim merkezine başvurma yolunu seçmeleri söz konusudur.
1.4. Sigorta Tahkim Komisyonu
Sigorta Tahkim Komisyonu yapısı itibariyle kurumsal tahkim özelliği taşımakla birlikte, ihtiyari tahkim ya da zorunlu tahkim olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği tartışmalıdır. Her ne kadar Sigorta Tahkim sistemine üyelik sigorta şirketleri bakımından zorunlu olmasa da zorunlu sigortalar bu durumun istisnasını oluşturmaktadır. Örneğin Zorunlu trafik sigortası poliçesi düzenleyen tüm sigorta şirketlerinin, bu poliçeler ile ilgili uyuşmazlıklar bakımından Sigorta Tahkim Merkezi nezdindeki başvurularda taraf olmaları zorunludur. Sigorta şirketi bakımından bir zorunluluk, sigorta ettiren ya da sözleşmeden faydalanan kişi bakımından ise bir seçim olması hasebiyle ne ihtiyari ne de zorunlu kurumsal tahkim olarak görülmemekte, karma, özel bir yapı olarak değerlendirilmektedir.[3][4] Zorunlu olmayan sigortalar bakımından ise sadece Sigorta Tahkim sistemine kaydolma ile Sigorta şirketinin tüm sigorta sözleşmeleri bakımından tahkim yolunu kabul ediyor olduğu varsayılmaktadır. Sigorta şirketlerinin bir tahkim sözleşmesi bulunmaksızın her bir sigorta sözleşmesi bakımından sırf tahkim sistemine kaydolma ile tahkim iradesini beyan etmiş kabul edilmesinin ihtiyari tahkim ile tam olarak örtüştüğü söylenemez.[5] Sigorta Tahkim Komisyonun yapısı ve hukuki niteliği çalışmamızın üçüncü kısmında adil yargılanma hakkı ile bağlantılı olarak ayrıca değerlendirileceğinden şimdilik tahkim uygulamasındaki yeri bakımından tartışmalara değinilmekle yetinilmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM
YARGI KARARLARI IŞIĞINDA KURUMSAL TAHKİM
2.1. Anayasa Mahkemesi Kararlarının Değerlendirilmesi
Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yolu öncesi dönemde verdiği somut norm denetimine ilişkin bir kararında Tüketici Hakem Heyetlerinin mahkeme niteliğinde olmadıklarını ve bu nedenle somut norm denetimi mekanizmasının burada işlemeyeceğine karar vermiştir. [6] Kararda mahkemenin unsurları olarak kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin yasayla düzenlenmesi, karar organlarının hakimlerden teşekkül etmesi, yargılama tekniklerini uygulayarak ve genelde dava yolu ile uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözümlemekle görevli olması, Anayasa'nın öngördüğü mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı esaslarına göre düzenlenmiş olması, Anayasa'da sayılan ve başında bir yüksek mahkemenin bulunduğu yargı düzenlerinden birinde yer alması sayılmış, hakem heyeti yargılamasında somut norm denetimi yoluna başvurulamayacağına karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin bu görüşü güncelliğini korumaktadır. Anayasa Mahkemesi bireysel başvurular bakımından da kurumsal tahkimi AİHS madde 6 anlamında incelemeye değer görmeyi reddetmektedir. Bu görüşün gerekçelerinin üç başlık altında toplandığı görülmektedir.
2.1.1. Anayasa Madde 59
Anayasa Mahkemesi, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Tahkim kurulu ile ilgili verdiği kararlarında Anayasanın 59. Maddesine atıf yaparak spor tahkiminde verilen kararların Anayasa Mahkemesi yargılamasına konu olamayacağını ifade etmekte ve konu bakımından yetkisizlik kararı vermektedir.[7] Özellikle tahkimin zorunlu tutulduğu durumlar bakımından Anayasa Mahkemesince 59.maddenin böyle yorumlanması doktrinde haklı olarak eleştirilmektedir. Aşağıda AİHM kararlarında görüleceği üzere bu durum AİHM uygulaması ile örtüşmemekte, AİHM ‘nin sözleşemeye aykırılık incelemesi yapmasını engellememektedir. Spor Tahkim Kurullarına başvurunun zorunlu tutulduğu hallerde, başkaca bir hak arama yolu bulunmamaktadır. Eldeki tek yolun Anayasa Yargısı dışında bırakılması ise, sözleşmeye aykırı, sözleşme denetiminin dışında kalan bir yargı yoluna işaret edecektir ki böyle bir şey düşünülemez.[8]
2.1.2. Adil Yargılanma Hakkından Feragat
Anayasa Mahkemesi Sigorta Tahkim Komisyonunu ihtiyari kurumsal tahkim olarak değerlendirdiği kararlarında, başvurucunun genel mahkemelere başvurma hakkı varken tahkim yoluna başvurmakla adil yargılanma hakkından feragat ettiği görüşündedir. [9] Bu görüş iki bakımdan önem arz etmektedir.
Birincisi Sigorta Tahkim Komisyonunun ihtiyari tahkim olarak değerlendirilmesidir. Gerçekten de başvurucunun söz konusu uyuşmazlıklar için genel mahkemelerde dava açma hakkı vardır. Ancak başvurucunun sigorta şirketi olduğu durumda bu seçim hakkı söz konusu değildir. Sigorta şirketlerinin hak ihlali başvuruları bakımından Anayasa Mahkemesinin nasıl bir karar vereceği merak konusudur. Yukarıda bahsi geçtiği üzere zorunlu sigortalar bakımından sigorta şirketlerinin tahkim iradesi varsayılır ve tahkim sistemine kaydolmamış olsalar bile tahkim yargılamasının tarafı olurlar. Bu halde sigorta şirketleri bakımından ihtiyari tahkimin varlığından söz edilemez.
İkinci olarak söylemek gerekir ki AİHS 6.madde anlamında hangi hakların feragat edilebilir olduğu ve bu haklardan feragatın şartları kararda tartışılmasa da Anayasa Mahkemesi Muhittin Yeşilmen kararında “Dolayısıyla hakem yargılamasında devlete atfedilebilir bir kusur veya hakem kararına karşı gidilen bir yargı kararı olmadıkça -temyiz incelemesi gibi- adil yargılanma hakkının güvencelerinin uygulanmadığı iddiasına yönelik denetim yapılamayacaktır.” şeklindeki ifade ile hangi koşullarda 6.madde incelemesi yapacağını ifade etmiştir. Bu husus aşağıda AİHM kararları ışığında değerlendirilecektir.
2.1.3. Etkili Başvuru Yolu Olmama
Anayasa Mahkemesi 1.3.2023 tarihinde karara bağladığı İbrahim Arda Gezgin başvurusunda ise “Bu durumda Sigorta Tahkim Komisyonunun devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğini tespit etmeye ve kamusal makamların sorumluluğunu belirlemeye elverişli olmadığı açık olduğundan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı yönünden etkili yol olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmektedir. Bu tür hak iddiaları yönünden tazminat davalarının daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır.” şeklindeki gerekçe ile Anayasanın 17.maddesi bakımından Sigorta Tahkim Komisyonunu etkili bir başvuru yolu olarak görmediğini belirtmiştir.[10] Tahkime konu olayda başvuran tarafından dosyaya sunulan Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi tarafından hazırlanan yüzde yedi oranında engellilik oranı ifade eden raporun hakemlik tarafından göz ardı edildiği iddia edilmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonunun üçüncü bölümde ele alınacak olan kuruluşu ve işleyişine ilişkin esaslar göz önünde bulundurulduğunda trafik kazasından kaynaklanan tazminat talepleri bakımından etkili bir yol olarak değerlendirilmemesi kabul edilemez. Sigorta Tahkiminin bu nedenle Anayasal denetim alanı dışına alınması ile zorunlu sigortalar bakımından sigorta şirketlerinin tahkimi kabul mecburiyeti çelişmektedir. Yasa ile kurulmuş, yargılama faaliyeti yapan ve kararları muadillerine göre makul sürede verilen ve icra edilebilir bir kurum olan Sigorta Tahkime rağbet her geçen gün artmaktadır. Bu başvuru yolunun etkisiz bir başvuru yolu olarak değerlendirildiğinin başvuru yapılmadan önce başvurucular tarafından bilinmesi durumunda şüphesiz bu rağbetten bahsedilemeyebilecektir.
2.2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının Değerlendirilmesi
AİHM konu ile ilgili kararlarında zorunlu tahkim ve ihtiyari tahkim ayrımı yapmakta zorunlu tahkim bakımından devletin adil yargılanmaya ilişkin güvenceleri sağlamakla yükümlü olduğunu belirtmektedir. Ayrıca AİHM kural olarak mümkün olmakla birlikte hangi şartlar altında başvurucuların adil yargılanma haklarından feragat ettiklerinin kabul edilebileceğini Pishchalnikov / Rusya kararında değerlendirmiştir. [11]
“Bu bağlamda Mahkeme, Sözleşme'nin 6. maddesinin ne lafzı ne de ruhunun, kişinin kendi özgür iradesiyle, açık veya zımni olarak, adil yargılanma güvencelerinden yararlanma hakkından feragat etmesine engel olmadığını yinelemektedir (bkz. Kwiatkowska v. İtalya (k.k.), no. 52868/99, 30 Kasım 2000). Bununla birlikte, Sözleşme amaçları açısından etkili olabilmesi için, haktan feragatin kesin bir şekilde tesis edilmesi ve önemine uygun asgari güvencelerin sağlanması gerekir (bkz. Sejdovic / İtalya [BD], no. 56581/00, § 86, AİHM 2006-...; Kolu / Türkiye, no. 35811/97, § 53, 2 Ağustos 2005 ve Colozza / İtalya, 12 Şubat 1985, § 28, Seri A no. 89). Bir haktan feragat edildiğinde bu yalnızca gönüllü olarak yapılmamalı, aynı zamanda bilinçli ve akıllıca bir feragat teşkil etmelidir. Bir sanığın, davranışı yoluyla, Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamındaki önemli bir hakkından zımnen feragat ettiğinin söylenebilmesi için, davranışının sonuçlarının ne olacağını makul olarak öngörebildiğinin gösterilmesi gerekir (bkz. Talat Tunç / Türkiye, no. 32432/96, 27 Mart 2007, § 59 ve Jones/Birleşik Krallık (k.k.), no. 30900/02, 9 Eylül 2003).”
Söz konusu karardan yola çıkarak adil yargılanma hakkından feragatin kabulü için şartları tahkime ilişkin iradenin bilerek ve sonuçlarını öngörerek ortaya konulmuş olması ile asgari güvencelerin sağlanmış olmasını sayabiliriz. Akbulut’un aktardığına göre hakemlerden bir tanesinin diğer taraf şirket lehine çalışması olduğu ve nesnel tarafsızlığı sağlamadığı iddiasıyla önüne gelen uyuşmaklıkta AİHM, ( Suovaniemi ve diğerleri / Finlandiya) [12] başvurucunun avukatla temsil edilmiş olmasını feragat edilen hakla doğru orantılı bir takım güvencelere sahip olması olarak değerlendirmiş, Fin Mahkemesinin hakemin nesnel tarafsızlığı konusundaki kaygıların yargılama sürecinde öne sürülmediği gerekçesiyle verdiği red kararında hak ihlali görmemiştir.
Ali Rıza ve Diğerleri / Türkiye kararında bu defa zorunlu tahkim bakımından verdiği karar tahkimin hukuksal niteliği ve minimum güvenceler bakımından ip uçları vermektedir. Bu kararında AİHM, “Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi kapsamında bir yargı yeri olağan yargı mekanizması içerisinde dahil edilmiş olan bir mahkeme olmak zorunda değildir. Söz konusu mahkeme, olağan mahkeme sistemi dışında özel hususları ele alması için ve düzgün bir şekilde idare edilebilecek bir şekilde kurulabilir. Ek olarak, Sözleşme’nin 6 § 1 maddesi çerçevesinde sadece tam yetkinliği olan ve yürütmeden ve partilerden bağımsız olması gibi çeşitli şartları yerine getiren kurumlar “mahkeme” olarak tayin edilme hakkına sahiptir” şeklindeki ifadelerle Anayasa Mahkemesinin aksine tahkimin mahkeme olarak nitelendirilmesinin mümkün olduğu yorumunu yapmıştır. Akabinde Mahkeme başvurucuların TFF Tahkim Kurullarının bağımsız ve tarafsız olmadığına ilişkin iddialarını incelemiştir. Mahkeme şu tespitleri yapmıştır:
´ Kulüplerin çıkarları dışında [bir bütün olarak] futbolun çıkarlarını temsil ettiği düşünülebilecek kişiler, Yönetim Kurulunda her dönemde azınlık olarak kalmışlardır.
´ Mahkeme, Tahkim Kurulu üyelerinin görevlerinin ifasıyla ilgili olarak haklarında bir dava açılmasından muaf olmadıklarını ve herhangi bir mesleki ahlak ve davranış kuralıyla bağlı olmadıklarını da not etmektedir. Anlaşıldığı üzere, üyelerin göreve başlamadan önce herhangi bir yemin etmeleri veya benzeri resmi bir beyanda bulunmaları gerekmemektedir.
´ Her ne kadar üyelik teminatına sahip olsalar da üyelerin görev süresinin Yönetim Kurulununki ile sınırlı olması, Tahkim Kurulu üyelerinin mevkilerinde kalma hakkını bir yürütme organı olan Yönetim Kurulu ile aynı eksene getirmekte ve bu şekilde Sözleşme’nin 6 § 1 maddesiyle gerekli kılınan bağımsızlık ve tarafsızlık güvenceleriyle ilgili kuşku uyandırmaktadır.
´ TFF, taraflarca bir Tahkim Kurulu üyesinin bağımsız veya tarafsız olmadığı iddiası ileri sürüldüğünde izlenecek belirli bir prosedür ortaya koymamıştır. Yine, böyle bir iddia hakkında karar vermeye yetkili organın hangisi olduğu söz konusu kurallarda belirtilmemiştir.
´ Dahası, her ne kadar gerçekte kulüplerin birbirlerine karşı yarış içerisinde olması ve her birinin farklı kademede ve güçte olması nedeniyle çıkarları her zaman birbirleriyle aynı doğrultuda olmasa da, bir kulüp ile oyuncu arasındaki sözleşme kaynaklı bir uyuşmazlığın akıbetinin benzer koşullardaki başka uyuşmazlıklar üzerinde etkileri olacak; oyuncu lehine çıkacak bir karar, diğer oyuncuların kendi kulüpleriyle içine düştükleri uyuşmazlıklarda dayanak olarak gösterecekleri bir emsal teşkil edebilecektir.
Mahkemenin yukarıdaki tespitleri bir zorunlu tahkim yolu olan TFF Tahkim Kurulu bakımından yapılmıştır. Ancak ÖNDER DENİZ KOLGU/ Türkiye kararında mahkeme “Hükümetin iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması hususundaki itirazı ile ilgili olarak, potansiyel olarak birden fazla etkili hukuk yolunun olması halinde, başvuranın yalnızca bunlardan birini kullanmış olmasının gerektiğini hatırlatmaktadır. Bir hukuk yolu denendiğinde, esasen aynı amaca sahip bir başka hukuk yolunun kullanılmasına gerek yoktur (Bakınız Moreira Barbosa / Portekiz (k.k.), no. 65681/01, 29 Nisan 2004). İşbu davada başvuran, Futbol Federasyonu önünde dava açmayı seçmiştir. Dolayısıyla, kendisinden aynı konuda normal hukuk mahkemelerine de başvurmasının beklenmesi makul olmayacaktır. İşbu davanın özel koşullarında, Hükümetin itirazının reddedilmesi gerekmektedir” şeklindeki kararı ile TFF tahkim kurulunun taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlık bakımından ihtiyari tahkim olarak seçilmesi durumunda dahi etkili bir başvuru yolu olduğundan bahisle adil yargılanma hakkı incelemesine konu olacağını ifade etmiştir.[13]
Aşağıda Sigorta Tahkim Kurulunun yapısı ve işleyişi kısaca ele alınarak AİHM kararları ışığında adil yargılanma hakkı incelemesine konu olup olamayacağı tartışılacaktır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONUNUN ADİL YARGILANMA HAKKI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
3.1. Sigorta Tahkim Komisyonunun Hukuki Niteliği
Sigorta Tahkimin zorunlu ve ihtiyari tahkim arasında kalan karma niteliği yukarıdaki bölümle izah edilmişti. Sigorta tahkimin geleneksel bir ihtiyari tahkim yolu olmadığı açıktır. Nitekim Sigorta Tahkim Komisyonu hakemlerin seçimi, uygulanacak hukuk kuralları bakımından taraf iradelerine sonuç bağlandığı bir tahkim türü değildir. Yine belli bir miktarın üzerindeki kararlar bakımında temyiz yolu açık olup Yargıtay Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem heyeti tarafından verilen kararların istinaf kanun yolu incelemesine tabi olmadığına dair kararında Sigorta Tahkimi “Tahkim, tarafların aralarındaki uyuşmazlığın çözümlenmesi için yaptıkları anlaşma çerçevesinde, devlet tarafından denetlenen, kararları kesin hüküm teşkil eden ve mahkeme kararları gibi icra edilebilen özel bir yargı faaliyetidir. Şeklinde tanımlamaktadır.[14] Her ne kadar Yargıtay tarafından böyle tanımlansa yukarıda Anayasa Mahkemesi bahsinde ele aldığımız üzere Anayasa Mahkemesi tarafından Sigorta Tahkim Komisyonu etkili bir başvuru yolu olarak görülmemiştir.
Bir görüşe ise 6100 sayılı kanunda düzenlenen uygulanacak hukuk ve hakemler bakımında taraf iradelerinin ön planda olduğu ad hoc tahkim dahi bir yargılama faaliyeti olarak değerlendirilirken sigorta tahkimin değerlendirilmemesi mümkün değildir. [15]
3.2. Sigorta Tahkim Komisyonunun Yapılanmasının Bağımsızlık ve Tarafsızlık Bakımından incelenmesi
5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 30.maddesi ile Sigortacılıkta tahkim düzenlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrası şöyledir:
“Sigortacılık yapan kuruluşlardan, sigorta tahkim sistemine üye olmak isteyenler, durumu yazılı olarak Komisyona bildirmek zorundadır. Sigorta tahkim sistemine üye olan kuruluşlarla uyuşmazlığa düşen kişi, uyuşmazlık konusu sözleşmede özel bir hüküm olmasa bile tahkim usûlünden faydalanabilir. İlgili mevzuat ile zorunlu tutulan sigortalardan kaynaklanan bu fıkra kapsamındaki uyuşmazlıklar için ilgili kuruluş sigorta tahkim sistemine üye olmasa dahi hak sahipleri bu bölüm hükümlerine göre tahkim usulünden faydalanabilir.
Bu konu ile ilgili tespitler ilk bölümde yapıldığından burada düzenlemeden bahsetmekle yetinilecektir.
Yine Kanunun 30.maddesinin devam maddelerinde Komisyon başkanlığının yapısı ve görevleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre, “Komisyon, bir hazine ve maliye bakanlığı temsilcisi, iki Birlik temsilcisi, bir tüketici derneği temsilcisi ile Müsteşarlıkça belirlenecek bir akademisyen hukukçu temsilcinin katılımı ile oluşur.” Denilmekte iken Sigortacılıkta Tahkime ilişkin yönetmelik 5.maddesinde 2021 yılında yapılan değişiklik ile “Komisyon Başkanlığı, bir Kurum temsilcisi, iki Birlik temsilcisi, bir tüketici derneği temsilcisi ile Kurum tarafından belirlenecek bir akademisyen hukukçu temsilcinin katılımı ile oluşur. “ şeklinde düzenleme yapılmıştır. Burada birlikten kast edilen Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSB), Kurum ise bir kamu tüzel kişisi olan Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumudur (SEDDK). Sigorta Tahkim Komisyonu kuruluşu ve yargılama usulüne ilişkin şartların yönetmelik ve hatta genel şartlar ile belirlenmesi gibi bir alışkanlık vardır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesine düzenli olarak iptal davaları açılmakta bu durumda hukuki belirsizlik yaratmaktadır. AİHM Ali rıza ve Diğerleri kararını göz önünde bulundurduğumuzda Komisyon başkanlığında sigorta şirketlerini temsilen 2 tüketicileri temsilen ise 1 üyenin bulunuyor olmasının objektif bağımsızlık bakımından risk oluşturduğunu söyleyebiliriz. Nitekim komisyon başkanlığının üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanarak başkan ve yardımcısını seçmesi söz konusudur. Doktrinde akademisyen sayısının ikiye çıkarılması ve üyeler arasına Adalet Bakanlığından hakim kökenli bir üye eklenmesi önerilmektedir. [16]
. Yine yönetmeliğin 6.maddesine göre raportör ve diğer personeli atamak, uygun gördüğü hakem başvurularını değerlendirerek Kuruma bildirmek, başkanlığın görevleri arasındadır. Sigortacılık Kanunu madde 30 fıkra 3 ç bendinde Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından sene sonu faaliyet raporunun TSB ve SEDDK’na gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu durum Sigorta Tahkim Komisyonunun sigorta şirketleri karşısında bağımsızlık görünümüne zarar verdiği yönünde eleştirilmektedir.[17]
Hakemin reddi taleplerinin nasıl sonuçlandırılacağı noktasında Kanunda süresiz uzaklaştırma yaptırımı dışında bir düzenleme olmamakla birlikte yönetmelikte bu görevin Başkanlık tarafından atanan Komisyon Müdürüne ait olduğu belirtilmiştir. Burada usule ilişkin bir belirsizlik vardır. Şikayetin nereye yapılacağı ve nasıl karar bağlanacağı ile bu karara ilişkin itiraz yolu belirlenmemiştir.
Hakemliğe devam edilebilmesi ise atanma tarihinden itibaren her beş yılda bir Komisyon Başkanlığının görüşleri de dikkate alınmak suretiyle Kurum tarafından yapılacak değerlendirmeye bağlanmıştır. Sigorta Hakemlerinin başka işlerle iştigal edebilmeleri serbesttir. Ancak bu konu tartışmaya değerdir. Nitekim AİHM’nin Ali Rıza ve diğerleri başvurusunda vurgu yaptığı ahlaki kodla ya da yeminle bağlı olmama bakımından Danıştay Onuncu Dairesinin 13/10/2021 tarihli ve E.:2016/553; K.:2021/4718 sayılı kararı bu mesele bakımından dikkat çekicidir. STİY 14 A maddesinde düzenlenen fiilen sigorta hakemliği yapmak isteyen hakemlerin, sigorta davalarını vekil sıfatıyla takip etmeyeceğine dair taahhütname vermesi gerekliliği Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Danıştay’a göre söz konusu sınırlama kanunda öngörüşmüş olup bu sınırlamanın yönetmelik ile genişletilmesi mümkün değildir. İlgili Kanun maddesi şöyledir:
“ Sigorta hakemleri ve raportörler tarafsız olmak zorundadır. Sigorta şirketlerinin, reasürans şirketlerinin, sigortacılık yapan diğer kuruluşların, sigorta eksperlerinin, sigorta acentelerinin ve brokerlerin ortakları, yönetim ve denetiminde bulunan kişiler ve bunlar adına imza atmaya yetkili olanlar ile tüm bu kuruluşlarda meslekî faaliyette bulunanlar ve sigorta eksperleri, sigorta acenteleri ve brokerler sigorta hakemliği yapamaz. Bu sınırlandırmalar söz konusu kimselerin eş ve çocukları için de geçerlidir. Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununun 28 inci maddesi sigorta hakemleri hakkında da uygulanır.“ Görüldüğü üzere uygulamada halihazırda devam eden Sigorta Hakemlerinin Avukatlık mesleğini icra etmeleri ve dahi sigorta şirketlerinin vekilliklerinin yapmalarının önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır. Bu ancak hakimin reddi müessesinin işletilmesi için bir neden olabilecekse de bu konuda usuli güvencelerin sağlandığını söylemek zordur. Kaldı ki böyle bir durumun tespiti de oldukça güçtür.
Sonuç olarak söylemek gerekir ki, Sigorta Tahkim Komisyonu klasik anlamda bir ihtiyari tahkim kurumu değildir. Kanunla kurulması, uygulanacak hukuk kurallarının ve hakemlerin taraflar tarafından değil konuyla ilgili bir denetleyici kurumun da iştiraki ve üstün etkinliği ile belirlenmesi, kararların Yargıtay denetimine açık olması ve ilam niteliğinde oluşu nedeniyle etkili bir iç hukuk yolu ve yargılama faaliyeti olarak görülmesi gerekmektedir. Yukarıda bahsi geçen Muhittin Yeşilmen Başvurusunda Anayasa Mahkemesi hakem kararlarında devlete atfedilebilir bir kusur veya hakem kararına karşı gidilen bir yargı yolu olmadıkça adil yargılanma hakkının güvencelerinin uygulanmadığı iddiasına yönelik denetim yapılmayacağını söylemiştir. Ancak devlete atfedilebilir kusur bakımından bir inceleme kriteri koymamıştır. Olası bir AİHM yargılaması bakımından ise bağımsızlık ve tarafsızlık incelemesinde yeterli ve asgari usuli güvencelerin sağlanmaması devlete atfedilebilir bir kusur olarak görülebilecek ve hak ihlali kararının verilmesi kaçınılmaz olacaktır.
SONUÇ
Sigorta hukukumuzda düzenlemelerin normlar hiyerarşisine uyulmaksızın yapılması uzun zamandır bir kargaşa yaratmaktadır. Bu durum sigorta genel şartlarının hukuki niteliğinden ve temas ettiği hukuki ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Benzer bir durum bu kuralları uygulamakla yükümlü organlardan biri olan Sigorta Tahkim Komisyonunun kuruluş ve yapısını düzenleyen düzenlemeler için de söylenebilir. Böylesine bir kurumun iç işleyişine dair belirsizlikler ve bambaşka bir usul olan Hukuk Muhakemesi Usulüne atıf yapılması kargaşada aktif rol oynamaktadır. Söylemek gerekir ki, Sigorta Tahkimin yapısı ve yargılama usulünün ayrıca bir kanunla düzenlenmesi yerinde olacaktır. Yine doktrindeki görüşler dikkate alınarak asgari güvencelerin sağlanması ve başvurucuların feragat ettikleri güvenceler bakımından aydınlatılması gerekmektedir. Nitekim başvurular e- devlet doğrulaması ile online olarak yapılabildiğinden adli yargı yolunda dava açmaya nazaran Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru avukat yardımı olmaksızın kolaylıkla yapılabilecek oldukça basit bir işlemdir. Hal böyleyken başvurucular bakımından bilinçli ve sonuçlarını öngörerek adil yargılanma güvencelerinden feragatten bahsetmek de mümkün değildir. Mevcut durumda olası bir başvuruda bu gerekçelerle AİHM tarafından ihlal kararı verilmesi kaçınılmazdır.
[1] Ahmet Cevizci, Paradigma Felsefe Sözlüğü, 4.bası, İstanbul 2000,s.12.
[2] Hakan Pekcanıtez, Medeni Usul Hukuku, 15.bası, İstanbul 2017, s.2611, UNICITRAL ad hoc tahkim kuralları için: https://uncitral.un.org/en/texts/arbitration/contractualtexts/arbitration, E.T.24.12.2023
[3] Mehmet Özdamar, “Sigorta Hukukunda Uyuşmazlıkların Çözümünde Tahkim Sistemi”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 17, No: 2, 2013, s. 831-856.
[4] Dursun Saat, “TÜKETİCİ İŞLEMİ NİTELİĞİNDEKİ SİGORTA SÖZLEŞMELERİ VE BU KAPSAMDA SİGORTA TAHKİM KOMİSYONUNUN ROLÜ”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 22, No: 3, 2016, s. 2453-2471.
[5] Nuray Ekşi, Türkiye’de Kurumsal Tahkim, İstanbul 2020, s.185.
[6] https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2007-61-nrm.pdf ,E.T. 24.12.2023
[7] Ertan Hatipoğlu Başvurusu https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/1993, , Ziya Özel Başvurusu https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/1996,
[8] Nuray Ekşi, a.e.
[9] Muhittin Yeşilmen Başvurusu, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2016/58665, E.T.24.12.2023
[10] İbrahim Arda Gezgin Başvurusu, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/20425, E.T. 24.12.2023
[11] “In this respect the Court reiterates that neither the letter nor the spirit of Article 6 of the Convention prevents a person from waiving of his own free will, either expressly or tacitly, the entitlement to the guarantees of a fair trial (see Kwiatkowska v. Italy (dec.), no., 30 November 2000). However, if it is to be effective for Convention purposes, a waiver of the right must be established in an unequivocal manner and be attended by minimum safeguards commensurate to its importance (see Sejdovic v. Italy [GC], no. 56581/00, § 86, ECHR 2006-...; Kolu v. Turkey, no. 35811/97, § 53, 2 August 2005, and Colozza v. Italy, 12 February 1985, § 28, Series A no. 89). A waiver of the right, once invoked, must not only be voluntary, but must also constitute a knowing and intelligent relinquishment of a right. Before an accused can be said to have implicitly, through his conduct, waived an important right under Article 6, it must be shown that he could reasonably have foreseen what the consequences of his conduct would be (see Talat Tunç v. Turkey, no. 32432/96, 27 March 2007, § 59, and Jones v. the United Kingdom (dec.), no. 30900/02, 9 September 2003).” https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-94293%22]}, E.T.24.12.2023
[12] Lütfullah Akbulut, “1982 ANAYASASI VE AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ IŞIĞINDA BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKI BAĞLAMINDA TAHKİM”, Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, No: 2, 2020, s. 97-144. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Suovaniemi ve Diğerleri / Finlandiya. Baş. No. 31737/96. K. T.: 23/1/1999.
[13] https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22docname%22:[%22kolgu%22],%22itemid%22:[%22001-126403%22]}, E.T. 24.12.2023
[14] Yargıtay 17. HD 19.02.2020 tarih ve E. 2018/227 K.2020/1720 sayılı karar. https://karararama.yargitay.gov.tr/, E.T. 24.12.2023
[15] F.Tülay Parlak, Sigorta Tahkim Yargılaması, Seçkin, Ankara, 2023, s. 73.
[16] Rauf Karasu, Sigorta Tahkimi ile ilgili Güncel Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, S:26, Yıl 7, Ankara, 2016, s.54.
[17] Tülay Parlak, a.e,
KAYNAKÇA
Akbulut, Lütfullah : “1982 Anayasası Ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Bağımsız Ve Tarafsız Mahkemeye Erişim Hakkı Bağlamında Tahkim”,Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 2, No: 2, 2020, s. 97-144.
Cevizci, Ahmet :Paradigma Felsefe Sözlüğü, 4.bası, İstanbul, 2017
Ekşi, Nuray : Türkiye’de Kurumsal Tahkim, İstanbul 2020
Özdamar, Mehmet: “Sigorta Hukukunda Uyuşmazlıkların Çözümünde Tahkim Sistemi”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 17, No: 2, 2013, s. 831-856.
Parlak, Tülay :Sigorta Tahkim Yargılaması, Seçkin, Ankara, 2023
Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, 15.bası, İstanbul 2017, s.2611,
Saat, Dursun: “Tüketici İşlemi Niteliğindeki Sigorta Sözleşmeleri Ve Bu Kapsamda Sigorta Tahkim Komisyonunun Rolü”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C. 22, No: 3, 2016, s. 2453-2471.
E-KAYNAKLAR
https://hudoc.echr.coe.int/eng#{%22itemid%22:[%22001-94293%22]} E.T.24.12.2023 Pishchalnikov v Rusya.
https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22docname%22:[%22kolgu%22],%22itemid%22:[%22001-126403%22]}, E.T. 24.12.2023 Deniz Kolgu vs Turkiye
https://hudoc.echr.coe.int/tur#{%22languageisocode%22:[%22TUR%22],%22docname%22:[%22ali%20r%C4%B1za%22],%22kpthesaurus%22:[%22180%22,%22181%22],%22documentcollectionid2%22:[%22GRANDCHAMBER%22,%22CHAMBER%22],%22itemid%22:[%22001-204729%22]}, Ali Rıza ve diğerleri Vs Turkiye.
https://karararama.yargitay.gov.tr/, E.T. 24.12.2023
Yargıtay 17. HD 19.02.2020 tarih ve E. 2018/227 K.2020/1720 sayılı karar.
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/1993, E.T.24.12.2023, Ertan Hatipoğlu Başvurusu.
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/20425, E.T. 24.12.2023, İbrahim Arda Gezgin Başvurusu.
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2016/58665, E.T.24.12.2023, Muhittin Yeşilmen Başvurusu.
https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2015/1996, E.T.24.12.2023, Ziya Özel Başvurusu .
https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/Dosyalar/Kararlar/KararPDF/2007-61-nrm.pdf ,E.T. 24.12.2023